"Tek gelirse bu kitap hakkında bir yazı yazayım; çift gelirse başka bir konuda yazarım." Avuç içinde yuvarlanan zar hissedilir ve az sonra masaya çarparken çıkardığı tok ses duyulur. Birkaç saniye döner ve durduğunda üst yüzeyindeki üç siyah nokta görülür. Kollar sıvanır ve bu yazıyı yazmaya başlanır.
Aslında zar atmadım bu yazıyı yazmaya karar vermek için. Sadece ilginç olsun ve konu hakkında bir giriş fikri versin diye böyle yazdım. Kitabı okuyanlar neden böyle bir giriş yaptığımı anlamışlardır. Diğerleri de yazıyı okudukça bu ilginç kitap ve bahsettiği konu hakkında fikir sahibi olacaklar.
Belki de her kitap hakkında bir şeyler bahsetmeye layık. Ancak daha önce blogda hiç bir kitap hakkında yazı yazmadım. Okuduğum diğer kitaplardan değil de ilk kez Zar Adam'dan bahsetmem sanki bu kitap diğerlerinin arasından sıyrılıp yazıma konu olmaya hak kazanmış gibi bir izlenim verebilir. Dürüst olmak gerekirse yazar psikiyatrist Luke Rhinehart başarılı bir edebiyat ürünü çıkarmış diyebilmek pek mümkün değil. Pegasus Yayınları'ndan çıkan kitabın kapağında yer alan, Loaded Magazine yorumu "Yüzyılın romancısı" ise fazlasıyla abartı. "Yahu, ilk kez bir kitap hakkında DRT23'te yazıyorum diyorsun, bari yereceğin bir kitap olmasaydı mevzu bahis," dediğinizi duyar gibiyim. Zaten esasen kitaptan, edebi değerinden bahsetmek değil niyetim. Zar Adam Teorisi hakkında konuşalım istiyorum.
Luke Rhinehart New York'da yaşayan başarılı ve zengin bir psikiyatrist. Eşi ve iki küçük çocuğu da var. Yani herşey yolunda görünüyor. Ancak insanoğlu işte, doymak bilmiyor. Luke hayatından sıkılmaya başlıyor ve bir gece ansızın aklına bir fikir geliyor: Seçenekleri sayılarla eşleştiriyor ve kendisi adına kararı vermesi için bir veya bir çift zarı devreye sokuyor. Böylece kendi kalıplaşmış kişiliğinden sıyrılıp daha önce hiç olmadığı kadar özgür olmayı umuyor. Bir bakıma bu isteği gerçekleşiyor; ancak kararı zarlara bırakmak yani bütün hayatını bir çeşit kumara alet etmek elbette fazlasıyla riski ve belayı beraberinde getiriyor. Luke'un bu sıradışı yaşantısını merak ediyorsanız kitabı okuyun derim; ancak içerdiği şiddet ve cinsellik sebebiyle bu tavsiyem on sekiz yaş üstü okurlara.
İlginç olanı ise okudukça insana hayal gücü ürünü, kurmaca gibi gelen romanın aslında bir otobiyografi olması. Yani 1960'ların sonlarında geçen öykü gerçekten yaşanmış olayları barındırıyor. Okudukça bazen gülüyorsunuz, bazen de "Yok artık!" benzeri şaşkınlık ünlemleri dökülüyor ağzınızdan. Tek kelimeyle sıradışı. Bir bakış açısı kazandırması bakımından kitabı tavsiye ediyorum ancak ihtiva ettiği düşünce sisteminin karşısındayım.
Kader, özgür irade ve olasılık gibi kavramlar her zaman ilgi çekici tartışma konuları olagelmiştir. Bizler kaderimizin yazdığı rolleri oynayan oyuncular mıyız yoksa gerçekten kendi seçimlerimizi kendimiz mi yapıyoruz? Ya da gerçek bu ikisini bir karışımı mı? Yaptığımız seçimlerin altında ne gibi psikolojik sebepler yatıyor? Bunlar ve daha çeşitlendirilebilecek türevleri aklımızı kendisine çeken sorular. Ancak inandığımız bir cevabımız olsa bile emin olmak mümkün değil gibi görünüyor. Luke'un amacı böylesi felsefi sorulara cevap bulmak değil; o sadece bireyleri daha özgür kılacağını düşündüğü bir yaşam tarzı veya din bulmak amacıyla yola çıkıyor ve Zar Adam Teorisi ya da Zar Dini kısa sürede Amerika'da bilinen bir mevzu oluyor. Gazete, dergi ve televizyon kanallarına haber konusu oluyor, psikoloji dünyasında tartışılıyor ve bazı zenginlerin parasal desteğiyle ülkede uygulama merkezleri bile kuruluyor. Fakat bir süre sonra - kitapta bu süreç anlatılmıyor - Zar Dini popüleritesini yitiriyor olmalı ki bu kitabı okuyana kadar bu olaylardan haberim yoktu. Bir zamanlar bazı insanların gerçekten böylesi bir yaşam tarzını - hayatlarının bir kısmında da olsa - benimsemeleri oldukça şaşırtıcı. Şimdi duruma kendi açımızdan bakalım.
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki tercihlerini bildirip son kararı zara bırakmak özgür iradeden kaçmak ve kişisellik kalıbından kurtulup özgür olmak anlamına kesinlikle gelemez. Zara olası seçenekleri ben sunuyorsam bu hala özgür irademi kullandığımı gösterir. İkincisi her hangi günlük bir kararın ötesinde zar terapisini uygulayan kişiler normalde yapmayacakları şeyleri gündeme alıp zara seçenek olarak sunuyorlar. Bunların arasında ırza geçmek ve cinayet gibi uç seçenekler veya sokakta sakal tıraşı olmak gibi komik şeyler de var. İşte bu nokta aslında zar yaşantısına sığınmanın psikolojik sebeplerini gözler önüne seriyor. Kişi aslında normalde yapmayacağı şeyleri - bunlar muhtemelen bastırılmış bireysel sapkınlık veya saçmalıklar - yapabilmek için zar maskesinin ardına saklanıyor ve vicdan azabı veya mahçubiyet gibi sonuçlardan kaçmanın kendince bir yolunu buluyor. Kendisinin de psikolojik sorunları olduğunu anlamanın zor olmadığı Dr. Rhinehart da kendisi gibi insanların "özgürce" sapıtabilmeleri için yapay bir din, çılgınca bir oyun keşfediyor. Kendisini ve çevresindekileri bu oyuna başarıyla adapte ediyor. Ve böylece belki çok ilginç ve farklı ve hatta pek çoğumuzun doğal olarak kabul etmeyeceği aşırı özgür bir hayat yaşıyor ve hatta bundan çoğu kez keyif alıyor veya en azından rahatsız olmuyor. Ancak kitaptaki gerçek öyküleri okuduğunuzda da gördüğünüz / göreceğiniz gibi fazlasıyla tehlikeli ve kabul edilemez sonuçlar da doğuruyor bu zar yaşantısı. Kısacası sapkınlık ve anarşi için bayrak oluveriyor Zar Dini.
Kitabın kapağında hayatımızı değiştirebileceği yazılı olan romanı okuduktan sonra çok az kişi zar yaşantısını denemeye cesaret edebilir - ya da o kadar çılgın olabilir. Belki elimize bir zar alıp bir iki deneme yapabiliriz ancak çok azımız hayati kararları şansa bırakacak kadar gözü kara olabiliriz. Eminim beğenmediğimiz bir seçeneği bize sunacak olursa zar kolaylıkla bunu göz ardı edip zarı bir kez daha atabiliriz - belki istediğimiz seçenek çıkana kadar. Elbette bu zar yaşantısı olmuyor. Luke ve onun dininin peşinden koşanlar ise zarın kararlarını kesinlikle sorgulamıyorlar; işin ucunda mesleklerini kaybetmek, ailelerini terk etmek gibi sonuçlar olsa bile.
...
"İki." Zar, yazıyı toparlayıp sonlandırmamı istiyor.
...
Zar Adamlık makul ve hatta mantıklı bir yaşam tarzı değil. Ancak hayatlarından sıkılan ve deliliğe yatkın olanlar için denenebilir bir yol gibi görünebilir. Yine de zara seçenekleri vermek gerektiğinden bu tarz, özgürlük veya seçimlerin yükünden, sorumluluğundan kurtulabilmek anlamına da gelmiyor. Yapay zar dinini onaylamasam da kitabı tavsiye edebilirim. En azından farklı bir konusu ve akıcı bir dili var.
Aslında zar atmadım bu yazıyı yazmaya karar vermek için. Sadece ilginç olsun ve konu hakkında bir giriş fikri versin diye böyle yazdım. Kitabı okuyanlar neden böyle bir giriş yaptığımı anlamışlardır. Diğerleri de yazıyı okudukça bu ilginç kitap ve bahsettiği konu hakkında fikir sahibi olacaklar.
Belki de her kitap hakkında bir şeyler bahsetmeye layık. Ancak daha önce blogda hiç bir kitap hakkında yazı yazmadım. Okuduğum diğer kitaplardan değil de ilk kez Zar Adam'dan bahsetmem sanki bu kitap diğerlerinin arasından sıyrılıp yazıma konu olmaya hak kazanmış gibi bir izlenim verebilir. Dürüst olmak gerekirse yazar psikiyatrist Luke Rhinehart başarılı bir edebiyat ürünü çıkarmış diyebilmek pek mümkün değil. Pegasus Yayınları'ndan çıkan kitabın kapağında yer alan, Loaded Magazine yorumu "Yüzyılın romancısı" ise fazlasıyla abartı. "Yahu, ilk kez bir kitap hakkında DRT23'te yazıyorum diyorsun, bari yereceğin bir kitap olmasaydı mevzu bahis," dediğinizi duyar gibiyim. Zaten esasen kitaptan, edebi değerinden bahsetmek değil niyetim. Zar Adam Teorisi hakkında konuşalım istiyorum.
Luke Rhinehart New York'da yaşayan başarılı ve zengin bir psikiyatrist. Eşi ve iki küçük çocuğu da var. Yani herşey yolunda görünüyor. Ancak insanoğlu işte, doymak bilmiyor. Luke hayatından sıkılmaya başlıyor ve bir gece ansızın aklına bir fikir geliyor: Seçenekleri sayılarla eşleştiriyor ve kendisi adına kararı vermesi için bir veya bir çift zarı devreye sokuyor. Böylece kendi kalıplaşmış kişiliğinden sıyrılıp daha önce hiç olmadığı kadar özgür olmayı umuyor. Bir bakıma bu isteği gerçekleşiyor; ancak kararı zarlara bırakmak yani bütün hayatını bir çeşit kumara alet etmek elbette fazlasıyla riski ve belayı beraberinde getiriyor. Luke'un bu sıradışı yaşantısını merak ediyorsanız kitabı okuyun derim; ancak içerdiği şiddet ve cinsellik sebebiyle bu tavsiyem on sekiz yaş üstü okurlara.
İlginç olanı ise okudukça insana hayal gücü ürünü, kurmaca gibi gelen romanın aslında bir otobiyografi olması. Yani 1960'ların sonlarında geçen öykü gerçekten yaşanmış olayları barındırıyor. Okudukça bazen gülüyorsunuz, bazen de "Yok artık!" benzeri şaşkınlık ünlemleri dökülüyor ağzınızdan. Tek kelimeyle sıradışı. Bir bakış açısı kazandırması bakımından kitabı tavsiye ediyorum ancak ihtiva ettiği düşünce sisteminin karşısındayım.
Kader, özgür irade ve olasılık gibi kavramlar her zaman ilgi çekici tartışma konuları olagelmiştir. Bizler kaderimizin yazdığı rolleri oynayan oyuncular mıyız yoksa gerçekten kendi seçimlerimizi kendimiz mi yapıyoruz? Ya da gerçek bu ikisini bir karışımı mı? Yaptığımız seçimlerin altında ne gibi psikolojik sebepler yatıyor? Bunlar ve daha çeşitlendirilebilecek türevleri aklımızı kendisine çeken sorular. Ancak inandığımız bir cevabımız olsa bile emin olmak mümkün değil gibi görünüyor. Luke'un amacı böylesi felsefi sorulara cevap bulmak değil; o sadece bireyleri daha özgür kılacağını düşündüğü bir yaşam tarzı veya din bulmak amacıyla yola çıkıyor ve Zar Adam Teorisi ya da Zar Dini kısa sürede Amerika'da bilinen bir mevzu oluyor. Gazete, dergi ve televizyon kanallarına haber konusu oluyor, psikoloji dünyasında tartışılıyor ve bazı zenginlerin parasal desteğiyle ülkede uygulama merkezleri bile kuruluyor. Fakat bir süre sonra - kitapta bu süreç anlatılmıyor - Zar Dini popüleritesini yitiriyor olmalı ki bu kitabı okuyana kadar bu olaylardan haberim yoktu. Bir zamanlar bazı insanların gerçekten böylesi bir yaşam tarzını - hayatlarının bir kısmında da olsa - benimsemeleri oldukça şaşırtıcı. Şimdi duruma kendi açımızdan bakalım.
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki tercihlerini bildirip son kararı zara bırakmak özgür iradeden kaçmak ve kişisellik kalıbından kurtulup özgür olmak anlamına kesinlikle gelemez. Zara olası seçenekleri ben sunuyorsam bu hala özgür irademi kullandığımı gösterir. İkincisi her hangi günlük bir kararın ötesinde zar terapisini uygulayan kişiler normalde yapmayacakları şeyleri gündeme alıp zara seçenek olarak sunuyorlar. Bunların arasında ırza geçmek ve cinayet gibi uç seçenekler veya sokakta sakal tıraşı olmak gibi komik şeyler de var. İşte bu nokta aslında zar yaşantısına sığınmanın psikolojik sebeplerini gözler önüne seriyor. Kişi aslında normalde yapmayacağı şeyleri - bunlar muhtemelen bastırılmış bireysel sapkınlık veya saçmalıklar - yapabilmek için zar maskesinin ardına saklanıyor ve vicdan azabı veya mahçubiyet gibi sonuçlardan kaçmanın kendince bir yolunu buluyor. Kendisinin de psikolojik sorunları olduğunu anlamanın zor olmadığı Dr. Rhinehart da kendisi gibi insanların "özgürce" sapıtabilmeleri için yapay bir din, çılgınca bir oyun keşfediyor. Kendisini ve çevresindekileri bu oyuna başarıyla adapte ediyor. Ve böylece belki çok ilginç ve farklı ve hatta pek çoğumuzun doğal olarak kabul etmeyeceği aşırı özgür bir hayat yaşıyor ve hatta bundan çoğu kez keyif alıyor veya en azından rahatsız olmuyor. Ancak kitaptaki gerçek öyküleri okuduğunuzda da gördüğünüz / göreceğiniz gibi fazlasıyla tehlikeli ve kabul edilemez sonuçlar da doğuruyor bu zar yaşantısı. Kısacası sapkınlık ve anarşi için bayrak oluveriyor Zar Dini.
Kitabın kapağında hayatımızı değiştirebileceği yazılı olan romanı okuduktan sonra çok az kişi zar yaşantısını denemeye cesaret edebilir - ya da o kadar çılgın olabilir. Belki elimize bir zar alıp bir iki deneme yapabiliriz ancak çok azımız hayati kararları şansa bırakacak kadar gözü kara olabiliriz. Eminim beğenmediğimiz bir seçeneği bize sunacak olursa zar kolaylıkla bunu göz ardı edip zarı bir kez daha atabiliriz - belki istediğimiz seçenek çıkana kadar. Elbette bu zar yaşantısı olmuyor. Luke ve onun dininin peşinden koşanlar ise zarın kararlarını kesinlikle sorgulamıyorlar; işin ucunda mesleklerini kaybetmek, ailelerini terk etmek gibi sonuçlar olsa bile.
...
"İki." Zar, yazıyı toparlayıp sonlandırmamı istiyor.
...
Zar Adamlık makul ve hatta mantıklı bir yaşam tarzı değil. Ancak hayatlarından sıkılan ve deliliğe yatkın olanlar için denenebilir bir yol gibi görünebilir. Yine de zara seçenekleri vermek gerektiğinden bu tarz, özgürlük veya seçimlerin yükünden, sorumluluğundan kurtulabilmek anlamına da gelmiyor. Yapay zar dinini onaylamasam da kitabı tavsiye edebilirim. En azından farklı bir konusu ve akıcı bir dili var.
9 yorum
Kitab'ı ben de okudum ve düşüncelerinize hemen hemen katıLıyorum.Okumayanlara okumalarını tavsiye ederim tabi luke rhinehart'ın yaptıkLarını yapmak için değil farklı fikirler hayatı farklı yorumlayanların düşüncelerini tatmak için.
Yanıtla@ Cihan,
YanıtlaKesinlikle haklısın. Doğru veya yanlış ne kadar çok şeyden haberdar olursak düşünce dünyamız o kadar çok zenginleşir.
Eve geldiğimde hatırlat da okuyayım.
Yanıtla@ MaFiAMaX,
YanıtlaEyvallah! Tabii unutmazsam...
Ben de kitabı okudum ve kendimce bu kişilerin bu zar adam maskesine girme isteklerinin; var olmayan kişiliklerinden dolayı olduğunu düşünüyorum, bu yüzden de onu yıkmak onlara zarar vermiyor, acı çektirmiyor. Hayatlarından sıkılmaları ve eğlence aramaları onları zara götürüyor ve tam anlamıyla "ego"larından kurtulup her biri birer "id" oluyor, zaten "id" olmak çokta zor bişi değil, "ego"su olmayanlar için...:)
YanıtlaBir kitabı okuduğum için hiç bu kadar pişman olmamıştım. Bitirene kadar canım çıktı. Kimseye tavsiye etmiyorum. Bir sapığın hayal alemi işte.
YanıtlaBu zarların kararıyla yaşama akımı 1970 lerde gerçekleşmiş, kitaptan anladığım kadarıyla. Acaba hala uygulayanlar var mı? Geçenlerde Bir Çocuk Sevdim dizisindeki adam kızla evlenlp evlenmeyeceğini zarlara sormuştu.Bu sahneyi izlediğimde zar adam kitabını okumaya yeni başlamıştım herhalde oyuncu yada yönetmen kitabı okudu ve etkilendi diye düşünmüştüm. Demek ki akım geri gelebilir. Özgürlüklere daha çok ihtiyaç duyulan çağımızda bunu uygulamak isteyen insanlar çıkıcaktır bence, 40 yıl önce çıkabildiğine göre şimdi tekrar gündeme gelmiş ve yaygınlaşması çok kolay görünüyor. Çok çılgınca birşey ama herkez içinin bir yerlerinde bunu uygulamayı düşünmüştür. Hele bu zamanlarda aklı başında yaşamak bu kadar zorken herşeyi deliliğe vurmak en kolayı galiba. Zaman gösterecek yayılıp yayılmayacağını.
Yanıtla@ Adsız 16 Aralık 2011 15:14;
YanıtlaBence de bahsettigin dizinin senaristi kitaptan etkilenip ilginc bir karakter yazmak istemiş olmali. Aslinda bunun bir akim oldugunu soylemek zor ya da birkac kisinin denedigi birsey olabilir. Ama bence tamamen bu sekilde yasamak pek mumkun degil gibi ya da gercekten deli olmak lazim :) O yuzden bu sekilde yasama fikrinin gunumuzde bile yayginlasacagini sanmiyorum.
çok güzel konuları ele almışsınız hocam çok faydalandım
YanıtlaYorum Gönder
Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!