Savaş Eşiği


Dün (22 Haziran) trajik bir olay yaşandı ve gündeme bomba gibi düştü. Bir Türk savaş jeti, Akdeniz'de kaybolmuştu. İlerleyen saatlerde jetin düştüğü, daha doğrusu düşürüldüğü açıklandı. Ve ne yazık ki uçağımızı vuran komşu ülke Suriye'nin hava savunma sistemiydi. Zaten Suriye'deki iç savaş ve Türkiye'nin bu konuyla ilgili tutumu nedeniyle gergin olan ilişkiler şu saat itibariyle kriz halinde ve bu kriz yalnız iki ülkenin değil tüm dünyanın gündeminde.

Suriye, resmi olmasa da özür diledi ve uçağı vururken hangi ülkeye ait olduğunu bilmediklerini açıkladı. Haberlere göre kayıp pilotları arama çalışmalarına da deniz kuvvetleriyle destek veriyorlar. Türkiye ise olayların netleşmesinin ardından tavrını ortaya koyacak. Taraflar başlangıçta soğuk kanlı görünseler de kapalı kapılar ardında neler olduğu bilmiyoruz.

İlk verilere göre Türk jeti Suriye kara sınırına 1 km kala vuruldu. Eğer bu açıklama doğruysa, Türk uçağı Suriye hava sahasını ihlal etmişti. Uluslararası hukuka göre Suriye bu durumda kendi tutumunu haklı gösterebilir. Ancak biliyoruz ki bu türden hava ihlalleri komşu ülkeler arasında zaman zaman olabiliyor. Nihayetinde jetlerin uçuş hızını hesaba katınca birkaç kilometrelik ihlaller olası görünüyor. Ancak eğer jet sürekli olarak hava sahası ihlali yapıyorsa ve uyarılara cevap vermiyorsa, o zaman silah kullanmak makul görünüyor. Oysa Türk jetinin kaç dakika orada bulunduğu ve uyarı alıp almadığını da bilmiyoruz. Eğer jet uyarılmadan ve zaman tanınmadan hemen vurulduysa bu tartışmasız bir şekilde Suriye'nin art niyetini gösterir. Böyle bir durumda Türkiye ister istemez gerekli yanıtı vermek durumunda kalır. Aksi takdirde bölgesel güç ve yükselen değer olarak görülen Türkiye'nin uluslararası imajı ve duruşu zedelenir.

Yine de soğuk kanlı ve itidalli olmak, olayı derinlemesine araştırmak gerekiyor. Eğer bir art niyet yoksa gerekli resmi özür ve tazminat beklenir. Bir art niyet varsa, Türkiye öncelikle NATO'dan gerekli desteği alıp alamayacağına ve bu desteğin ne ölçüde lafın ötesine geçip somutlaşacağını tartmalı, sonra adım atmalıdır. Her ne kadar NATO anlaşmasına göre taraf ülkelerden biri olan Türkiye'nin kendini savunmasına tüm diğer NATO ülkeleri de destek vermek durumunda olsa da, bu desteğin ne büyüklükte olabileceğini hesaplamak gerekir. Aksi takdirde, Rusya ve Çin gibi ülkelerinde destek vereceği Suriye karşısında Türkiye kendini zorda bulabilir.

Bir diğer husus da şu: Mavi Marmara olayında İsrail kuvvetlerinin uluslararası sularda Türk vatandaşlarını katletmesi ve bu olayın tüm dünyanın gözleri önünde yaşanmasına karşı Türkiye, açıkçası, gerekli yanıtı vermemişti. Şimdi benzer bir durumda Suriye'ye karşı atılacak adımlar, insanın aklına "gücü yeten yetene" deyimini hatırlatıyor.

Yazıyı dikkatle okuyanlar tüm olasılıklardan kısaca bahsettiğimi fark etmişlerdir. Yani amacım ne savaş çığırtkanlığı yapmak ne de olayın üstünün örtülmesini, geçiştirilmesini istemek.

Umarım kayıp pilotlarımıza ulaşılır ve devletin atacağı adımlar milletimiz için hayırlı olur.

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!