Burası Türkiye!
Bu söz belki klişeleşti ancak bazen konuşurken bu sözü hatırlamakta fayda var. Nitekim "100üm Gülüyor" adlı yazımda Blogger platformu sayesinde özgürce fikirlerimi diğer insanlarla paylaşabildiğimi söylemiş ve bundan duyduğum memnuniyeti dile getirmiştim. Ancak birşeyi unutmuşum: Burası Türkiye!
Tıpkı birkaç kendini bilmezin davranışının tüm Türkiye'yi cezalandırmak için yeterli olduğunu bize gösteren YouTube erişim engeli olayı gibi yeni bir internet ambargosu ile karşı karşıyayız. Nedeni belli olmayan bir dava sonucu Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 20.10.2008 tarihli kararı ile Blogger'a ve Blogger'ın (alan adı olarak) kapsadığı tüm bloglara ulaşım engellendi. Tıpkı nedeni gibi cezanın ne kadar süreceği de belirsiz.
Elbette biri beni rencide edecek yazıları barındıran bir site/blog yönetiyorsa bu sitenin yargıya bildirilmesi de kapatılması da yanlış değildir. Ancak; bir hizmet vericinin, alıcılarından birinin bu hizmeti suça alet etmesi ne hizmet vericinin ne de diğer hizmet alıcılarının cezalandırılması ile sonuçlanmamalı. Sonuçta bu suçu işleyenlerle birlikte hizmet sunucu konumundaki Blogger ve bu hizmeti kullanan binlerce insan cezalandırılıyor. Bu kararı verenler şu durumu düşünmüyorlar mı: Eğer rakip şirketten biri bu hizmeti suistimal yoluyla rakibi olduğu şirkete zarar vermeye çalışıyorsa? Aman dikkat! Şu andaki durum budur demiyorum. Ancak bu ve bunun gibi daha bir dolu gariplik, yasaların açıklarını kullanmak yoluyla gerçekleştirilebilir. O halde?..
O halde öncelikle tüm internet kullanıcıları, tüm insan hakları savunucuları, özgürce yaşamak isteyen herkes bir kampanya ile durumu protesto etmeli ve konunun meclise - ki orası bizim meclisimiz ise bizim sorunlarımız konuşulmalı - taşınması sağlanmalıdır. Böylece gerekli kanun ve mevzuatların yeniden düzenlenmesi ile kurunun yanında yaşın da yanması engellenmeli.
AB'ye üye olmaya, dünya ile entegre olmaya çalışan, gelişmekte olan Türkiye bu gibi kararlar ile yalnızca kendi halkını cezalandırmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyadaki "Türkiye imajı"nı da zedeliyor. Zedeliyor demek hafif kalabilir, adeta yıkıyor. Hani şu milyonlarca dolar akıtılan reklamlar ve organizasyonlar ile iyileştirilmeye çalışılan "Türkiye imajı"ndan söz ediyoruz. Bir yanda bu turist çekme çabaları diğer yanda en çok tanınan sitelerin yasaklanması, göz altındaki insanların işkenceden ölmesi gibi olayları ile Türkiye'nin dünyadaki imajı nereye gidiyor? Ben söyleyeyim: Güneşiyle, deniziyle turistler için cennet gibi bir 3. dünya ülkesi!
Bu garipliğe bir an önce son verilmesi için ilgilileri göreve davet ediyorum, ediyoruz...
Bu söz belki klişeleşti ancak bazen konuşurken bu sözü hatırlamakta fayda var. Nitekim "100üm Gülüyor" adlı yazımda Blogger platformu sayesinde özgürce fikirlerimi diğer insanlarla paylaşabildiğimi söylemiş ve bundan duyduğum memnuniyeti dile getirmiştim. Ancak birşeyi unutmuşum: Burası Türkiye!
Tıpkı birkaç kendini bilmezin davranışının tüm Türkiye'yi cezalandırmak için yeterli olduğunu bize gösteren YouTube erişim engeli olayı gibi yeni bir internet ambargosu ile karşı karşıyayız. Nedeni belli olmayan bir dava sonucu Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 20.10.2008 tarihli kararı ile Blogger'a ve Blogger'ın (alan adı olarak) kapsadığı tüm bloglara ulaşım engellendi. Tıpkı nedeni gibi cezanın ne kadar süreceği de belirsiz.
Elbette biri beni rencide edecek yazıları barındıran bir site/blog yönetiyorsa bu sitenin yargıya bildirilmesi de kapatılması da yanlış değildir. Ancak; bir hizmet vericinin, alıcılarından birinin bu hizmeti suça alet etmesi ne hizmet vericinin ne de diğer hizmet alıcılarının cezalandırılması ile sonuçlanmamalı. Sonuçta bu suçu işleyenlerle birlikte hizmet sunucu konumundaki Blogger ve bu hizmeti kullanan binlerce insan cezalandırılıyor. Bu kararı verenler şu durumu düşünmüyorlar mı: Eğer rakip şirketten biri bu hizmeti suistimal yoluyla rakibi olduğu şirkete zarar vermeye çalışıyorsa? Aman dikkat! Şu andaki durum budur demiyorum. Ancak bu ve bunun gibi daha bir dolu gariplik, yasaların açıklarını kullanmak yoluyla gerçekleştirilebilir. O halde?..
O halde öncelikle tüm internet kullanıcıları, tüm insan hakları savunucuları, özgürce yaşamak isteyen herkes bir kampanya ile durumu protesto etmeli ve konunun meclise - ki orası bizim meclisimiz ise bizim sorunlarımız konuşulmalı - taşınması sağlanmalıdır. Böylece gerekli kanun ve mevzuatların yeniden düzenlenmesi ile kurunun yanında yaşın da yanması engellenmeli.
AB'ye üye olmaya, dünya ile entegre olmaya çalışan, gelişmekte olan Türkiye bu gibi kararlar ile yalnızca kendi halkını cezalandırmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyadaki "Türkiye imajı"nı da zedeliyor. Zedeliyor demek hafif kalabilir, adeta yıkıyor. Hani şu milyonlarca dolar akıtılan reklamlar ve organizasyonlar ile iyileştirilmeye çalışılan "Türkiye imajı"ndan söz ediyoruz. Bir yanda bu turist çekme çabaları diğer yanda en çok tanınan sitelerin yasaklanması, göz altındaki insanların işkenceden ölmesi gibi olayları ile Türkiye'nin dünyadaki imajı nereye gidiyor? Ben söyleyeyim: Güneşiyle, deniziyle turistler için cennet gibi bir 3. dünya ülkesi!
Bu garipliğe bir an önce son verilmesi için ilgilileri göreve davet ediyorum, ediyoruz...
Yorum Gönder
Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!