Bugün (17 Ekim 2008) Türkiye'nin dış politikası ve Dünya'daki etkinliği için önemli bir gündü. Zira uzun bir süreden beri hazırlıkları yapılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliği seçimleri bugün yapıldı ve Türkiye 151 oy alarak seçimi kazandı.
20. yüzyılın başında küreselleşmeye başlayan Dünya'da uluslararası bir organizasyon ile siyaseti yönlendirme ihtiyacı ortaya çıktı. Bunun için oluşturulan Milletler Cemiyeti bu işi yerine getirmekte yetersiz kaldı; çünkü belli başlı ülkeler (özellikle İngiltere) baskındı ve Milletler Cemiyeti bu ülkelerin politikalarını gerçekleştirmek için kullandıkları bir araç haline geldi. Nitekim amacı Dünya'da barış ortamını tahsis etmek olan kurum, 2. Dünya Savaşı'nın patlak vermesini engelleyemedi. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, Dünya siyasi haritasının yeniden çizildiği bu harp bittikten sonra bir daha böyle bir felaket yaşanmasını engellemek için sorunları diyalog yoluyla çözmeye yardımcı olacak yeni bir uluslararası kurum oluşturmak gerekli görüldü ve Birleşmiş Milletler kuruldu.
Bugün Birleşmiş Milletler'in 192 üyesi var. Dünya genelinde ekonomi, siyaset, kültür, yardımlaşma gibi konularda çalışmalar yapan kurumun en önemli organı Dünya siyasetine yön veren Güvenlik Konseyi. Konseyin 5 daimi üyesi var; bunlar: ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa. Bu ülkelerin alınan kararları tek başlarına veto etmek gibi hayatî yetkileri var. Ayrıca her dönem 2 yıllığına olmak üzere 10 ülke konseye geçici üye olarak seçiliyor. Sonuçta konseyde yer alan 15 ülke, her kararı temsil ettiği tüm üye ülkeler adına almak sorumluluğuyla hareket etmek durumunda.
Ancak bugün hem daimi üyelik hem de işte bu bahsettiğim sorumluluğa olan bağlılık tartışma konuları. Tarihte daha önce yaşandığı gibi BM uluslararası etkinlik ve saygınlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu bazı somut örneklerle göstermek gerekirse, mesela ABD, Irak'a savaş açtığında birçok ülke bu savaşı hoş karşılamasa da BM savaşın önüne geçemedi ve uluslararası hukuka uygunluğu bariz şekilde tartışmalı olan bir savaş başlamış oldu. Yine mesela, Rusya, Gürcistan'ın topraklarını işgal etti ve konsey "kınama" kararı bile - ki bu her ne kadar somut bir hareket olmasa da - alamadı. Çünkü bu karar için yapılan toplantıda 5 daimi ve dönemin 10 geçici üyesinden Rusya hariç 14'ü kınama kararını onaylasa bile daimi üye olma yetkisiyle Rusya tek başına bu kararı veto edebilir. Hal böyle olunca BM'nin yapı olarak ne kadar hakkaniyetli olduğu, kararların ne ölçüde etkin olduğu tartışmalı.
Tüm soru işaretlerine rağmen bugün BM tüm organlarıyla çalışmalarını çok geniş bir coğrafyada sürdürüyor. Dünya siyasetinde aktif rol alma çabası içinde olan Türkiye'nin bu kurumun en önemli kolunda karar verici duruma gelmesi - 2 yıllığına da olsa - önemli. Türkiye bu süreçte kendi görüşlerini Dünya ülkelerine daha aktif şekilde aktarma ve önemli konularda karar verme durumunda olacak. Tek handikap ise birçok konuda arabulucu rolüne soyunan Türkiye'nin bazı konularda taraf almak zorunda kalabilecek olması. Örneğin ileriki günlerde Güvenlik Konseyi, İran'ın nükleerleşme çabalarıyla ilgili bir kararı gündeme alırsa Türkiye ya komşuluk ilişkilerini düşünerek İran lehine pozisyon alacak ya da temsil ettiği ülkeler ve barış misyonu çerçevesinde İran'ın karşısında yer alacak. Çekimser kalmak ise çözüm değil; nitekim Türkiye'ye oy veren yüzden fazla ülke Türkiye'yi pasif bir gözlemci olarak o koltuğa seçmedi.
Elbette büyük başın derdi de büyük olur! Bu nedenle bu tür sorunlar yaşanabilir ama bu Güvenlik Konseyi üyesi olmaktan geri kalmak için yeterli bir bahane değil. Nitekim 50 yıl sonra Türkiye'nin yeniden BMGK'ye üye olabilmesi için siyasiler çok uğraştılar ve onlarca görüşme ve toplantıyla oy toplamaya çalıştılar. Hatta bu iş için ayrılan 50 milyon dolarılık bütçenin 20 milyon doları BM'ye aidat borcu olduğu için oy kullanma haklarını yitirmiş olan yoksul ülkelere verildi. Yine hatırlayacağınız gibi bu yolda Afrika ülkelerini yanına çekmek için Türkiye geçen yaz bu ülkeleri davet ettiği büyük bir toplantı düzenledi.
Türkiye'nin 192 ülkeden 151'inin oyunu alarak seçildiği oturumda Asya grubunda İran'ı geçen Japonya, Afrika gurubunda tek aday Uganda ve Latin Amerika gurubunda yine tek aday Meksika konseyin yeni üyeleri oldu. Türkiye'nin de olduğu Avrupa grubunda 2 koltuk için 3 aday vardı. Rakiplerimizden Avusturya aldığı 132 oyla diğer koltuğu alırken 87 oy alan İzlanda sınır olan 128 oy barajını geçemediğinden elendi.
Seçim sonucunun Türkiye ve tüm Dünya için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
20. yüzyılın başında küreselleşmeye başlayan Dünya'da uluslararası bir organizasyon ile siyaseti yönlendirme ihtiyacı ortaya çıktı. Bunun için oluşturulan Milletler Cemiyeti bu işi yerine getirmekte yetersiz kaldı; çünkü belli başlı ülkeler (özellikle İngiltere) baskındı ve Milletler Cemiyeti bu ülkelerin politikalarını gerçekleştirmek için kullandıkları bir araç haline geldi. Nitekim amacı Dünya'da barış ortamını tahsis etmek olan kurum, 2. Dünya Savaşı'nın patlak vermesini engelleyemedi. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, Dünya siyasi haritasının yeniden çizildiği bu harp bittikten sonra bir daha böyle bir felaket yaşanmasını engellemek için sorunları diyalog yoluyla çözmeye yardımcı olacak yeni bir uluslararası kurum oluşturmak gerekli görüldü ve Birleşmiş Milletler kuruldu.
Bugün Birleşmiş Milletler'in 192 üyesi var. Dünya genelinde ekonomi, siyaset, kültür, yardımlaşma gibi konularda çalışmalar yapan kurumun en önemli organı Dünya siyasetine yön veren Güvenlik Konseyi. Konseyin 5 daimi üyesi var; bunlar: ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa. Bu ülkelerin alınan kararları tek başlarına veto etmek gibi hayatî yetkileri var. Ayrıca her dönem 2 yıllığına olmak üzere 10 ülke konseye geçici üye olarak seçiliyor. Sonuçta konseyde yer alan 15 ülke, her kararı temsil ettiği tüm üye ülkeler adına almak sorumluluğuyla hareket etmek durumunda.
Ancak bugün hem daimi üyelik hem de işte bu bahsettiğim sorumluluğa olan bağlılık tartışma konuları. Tarihte daha önce yaşandığı gibi BM uluslararası etkinlik ve saygınlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Bunu bazı somut örneklerle göstermek gerekirse, mesela ABD, Irak'a savaş açtığında birçok ülke bu savaşı hoş karşılamasa da BM savaşın önüne geçemedi ve uluslararası hukuka uygunluğu bariz şekilde tartışmalı olan bir savaş başlamış oldu. Yine mesela, Rusya, Gürcistan'ın topraklarını işgal etti ve konsey "kınama" kararı bile - ki bu her ne kadar somut bir hareket olmasa da - alamadı. Çünkü bu karar için yapılan toplantıda 5 daimi ve dönemin 10 geçici üyesinden Rusya hariç 14'ü kınama kararını onaylasa bile daimi üye olma yetkisiyle Rusya tek başına bu kararı veto edebilir. Hal böyle olunca BM'nin yapı olarak ne kadar hakkaniyetli olduğu, kararların ne ölçüde etkin olduğu tartışmalı.
Tüm soru işaretlerine rağmen bugün BM tüm organlarıyla çalışmalarını çok geniş bir coğrafyada sürdürüyor. Dünya siyasetinde aktif rol alma çabası içinde olan Türkiye'nin bu kurumun en önemli kolunda karar verici duruma gelmesi - 2 yıllığına da olsa - önemli. Türkiye bu süreçte kendi görüşlerini Dünya ülkelerine daha aktif şekilde aktarma ve önemli konularda karar verme durumunda olacak. Tek handikap ise birçok konuda arabulucu rolüne soyunan Türkiye'nin bazı konularda taraf almak zorunda kalabilecek olması. Örneğin ileriki günlerde Güvenlik Konseyi, İran'ın nükleerleşme çabalarıyla ilgili bir kararı gündeme alırsa Türkiye ya komşuluk ilişkilerini düşünerek İran lehine pozisyon alacak ya da temsil ettiği ülkeler ve barış misyonu çerçevesinde İran'ın karşısında yer alacak. Çekimser kalmak ise çözüm değil; nitekim Türkiye'ye oy veren yüzden fazla ülke Türkiye'yi pasif bir gözlemci olarak o koltuğa seçmedi.
Elbette büyük başın derdi de büyük olur! Bu nedenle bu tür sorunlar yaşanabilir ama bu Güvenlik Konseyi üyesi olmaktan geri kalmak için yeterli bir bahane değil. Nitekim 50 yıl sonra Türkiye'nin yeniden BMGK'ye üye olabilmesi için siyasiler çok uğraştılar ve onlarca görüşme ve toplantıyla oy toplamaya çalıştılar. Hatta bu iş için ayrılan 50 milyon dolarılık bütçenin 20 milyon doları BM'ye aidat borcu olduğu için oy kullanma haklarını yitirmiş olan yoksul ülkelere verildi. Yine hatırlayacağınız gibi bu yolda Afrika ülkelerini yanına çekmek için Türkiye geçen yaz bu ülkeleri davet ettiği büyük bir toplantı düzenledi.
Türkiye'nin 192 ülkeden 151'inin oyunu alarak seçildiği oturumda Asya grubunda İran'ı geçen Japonya, Afrika gurubunda tek aday Uganda ve Latin Amerika gurubunda yine tek aday Meksika konseyin yeni üyeleri oldu. Türkiye'nin de olduğu Avrupa grubunda 2 koltuk için 3 aday vardı. Rakiplerimizden Avusturya aldığı 132 oyla diğer koltuğu alırken 87 oy alan İzlanda sınır olan 128 oy barajını geçemediğinden elendi.
Seçim sonucunun Türkiye ve tüm Dünya için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Yorum Gönder
Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!