Vay be, sevgili okur! Tam dört aydır bir şey yazmamışım bloğuma. Sanırım bu şimdiye kadar ki en uzun ara verişim. Elbette karar verilmiş bir ara veriş değil ama ister istemez yazıların arasına günler girmeye başladı. Aslında geriye dönüp bakınca sadece büyük bir hevesle yazmaya başladığım ilk günlerde hemen her gün yeni bir şey ekliyordum bloğa. Sonraları bu enerjim azaldı ister istemez. Daha sonra ise hayatın getirdiği yoğunluk beni iyice koparmaya başladı bloğumdan. Maalesef zamanın getirdiklerine ya da götürdüklerine pek müdahale edemiyoruz. Bloğuma keyifle ve heyecanla bir şeyler yazmak da işte zamanın benden götürdüklerinden biri. Artık boş vaktim olsa bile dürüst olmak gerekirse bu zamanı bloğa yazmaktan ziyade başka şeylere harcamayı tercih ediyorum.
Neyse, bu yazı DRT23'ün 300. gönderisi! Neredeyse 6 yıl evvel üniversiteye yeni başlamış bir genç olarak adım atmıştım blog dünyasına. Bir gelenek olarak her 100. yazıyı özel bir yazı olarak yazıyorum. Bunlardan ilki "100üm Gülüyor!"da bloğa bakış açım ve nasıl bir motivasyonla yazdığımdan bahsetmiştim. "200. Gönderi" adlı yazıya 100. yazının başlığı gibi yaratıcı bir başlık bulamamıştım! Belki biraz da bunun getirdiği hüzünle yazıyı kısa kesmiştim :) O zaman bir sonraki 100'lük yazıyı ne zaman yazacağımı bilemediğim gibi böyle bir yazının asla olup olmayacağından bile emin değildim. Nasip bugüneymiş.
Üşenmedim ve biraz da çok hakim olmadığım yeni versiyonuyla Excel'de bir grafik hazırladım. Günler süren komplike matematiksel işlemler sonrası her yüzlük yazı dilimi için geçen süreyi gösteren bir grafik ortaya çıkardım :) Bir adım daha ileri gittim ve grafik fonksiyon denklemini bulup bir sonraki 100'lük yazıyı ne zaman yazacağımı bile hesapladım. Sürtünme kat sayısını sıfır ve pi sayısını 3.14 alırsak bu öngörünün gerçek hayata yansıyacağını umuyorum :)
Grafikten de anlaşıldığı gibi, her 100'lük yazı dilimi için geçen süre zamanla artıyor. Buna göre 300. yazıdan 400. yazıya kadar yaklaşık 98 ay geçecek. Bu da 8 yıl demek!
Ben kişisel olarak hem zaman bulamadığımdan hem de artık eskisi kadar hevesim kalmadığından bloğa yazamıyorum. Ancak ortada daha büyük, küresel bir kriz var aslında! Dünya genelinde bloglara olan ilgi hayli azaldı. Bir zamanlar forumlar gözdeydi. Sonra bloglar bayrağı teslim aldı. Blogların öldüğü şu günlerde etkileşimli internet içeriğinin lideri tartışmasız sosyal medya. Başta Facebook ve Twitter geliyor. Herhalde kullanımları çok kolay ve okuyucu çekme zorluğu az olduğu için kitleler halinde onlara yönlendik (Bunda paylaşılan içeriğin kolay hazırlanması en önemli etken belki de.). Birinci çoğul şahıs olarak yazdım ama aslında şimdiye kadar herhangi bir sosyal medya hesabım olmadı. Ben hala sadık bir blogger'ım :)
Yakında (bir aydan az zaman sonra) bloğun 6. yıl yazısını yazarım (diye umuyorum, unutmazsam!). Devamını ona saklayarak bu yazıyı sonlandırayım. 400. yazıda buluşmak üzere sevgili okur; 8 yıl sonraya verdiğim bu randevuyu unutma!
Yorum Gönder
Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!