Geri Dön: "İnsanoğlunun Sınırları 3"
Ne kadar radyasyona maruz kalabiliriz?
1987 Eylül'ünde Brezilya, Goiânia'daki terk edilmiş tıbbi kliniğe iki adam girdi ve değerli bir ekipmanın parçası olduğunu düşündükleri şeyi söktüler. Bir gün içinde ikisi de kusmaya başladı. Sonra ishal ve baş dönmesi ortaya çıktı. Bilmedikleri şey "hurda"nın kanser hastalarını tedavi etmede kullanılan oldukça radyoaktif kaynakça bulaşık olduğuydu.
Hurdacı Devair Ferreira, kaynağı satın alan kişi, karanlıkta yaydığı mavi parıltıya aldanmıştı. Bardak boyutundaki kap dolusu tozdan alıp yemek odasında sakladı ve arkadaşlarını ve ailesini ona bakmaya davet etti. Onlar toza dokunup karnaval parıltıları gibi onu vücutlarına sürdüler ve radyoaktif sezyum klorid tuzu parçalarını evlerine götürmüş oldular. Bir ay içinde Ferreira'nın karısı, altı yaşındaki kız yeğeni ve iki çalışanı akut radyasyon sendromundan öldüler. Toplamda 249 kişi kontamine oldu (bulaşık oldu).
Sievert biriminde ölçülen radyasyon dozu, radyasyon tipi ve etkilenen vücut alanı dikkate alınarak hesaplanır. Ölenlerin tümü birkaç gün içinde 4.5 ile 6 arasında sievert'e maruz kalmışlardı. Her yıl ortalama 2.4 milisievert'i radon gibi doğal kaynaklardan aldığımızı düşününce bu büyük bir doz.
Erken bir ölüm için eşik değeri 2 sievert civarında ve 6 sievert'te ölüm oldukça muhtemel; buna rağmen 7'ye maruz kalan Ferreira hayatta kaldı. 1994'te alkolik karaciğer sirozunun sonucu olarak hayatını kaybetti. Kimse Ferreira'nın nasıl olup da radyasyondan kurtulduğunu tam olarak bilmiyor. En olası açıklama onun karısına nazaran daha çok vaktini evinden dışarıda geçirmesi. Bu, onun vücudundaki hücrelere meydana gelen hasarın bir kısmını tamir etmeleri için vakit verdi.
Nefesini ne kadar tutabilirsin?
Birçok kişi nefesini bir dakikadan uzun tutmayı zor bulur, o halde bir de geçen yıl 8 Haziran'da nefesini 11 dakika 35 saniye tutarak sabit nefes tutma, ya da "statik apne"de yeni bir dünya rekoru kıran Stephane Mifsud'un topladığı sıradışı bireysel kontrolü hayal edin.
Yarışmacılar soğuk havuzda yüzlerini aşağı doğru batırırlar; hile yapmalarını engellemek için değil ama memeli dalma refleksini tetiklemek için: yüzünüz soğuk suya daldığında dış kan damarları büzülür ve kanı ekstremitlerden (kollar ve bacaklar) kalp ve beyne doğru uzaklaştırır. Kalp atım hızınız yavaşlayarak vücuda pompalanan oksijen miktarını azaltır. Antremanla, deneyimli nefes-tutucular soğuk suya dalışta kalp ritimlerini dalmayan kişilere oranla iki kat düşürebilirler.
Uzun bir nefes tutmadan önce hiperventilasyon (fazla soluklanmak) da hayatidir. Çünkü beyin kandaki karbon dioksid miktarını ölçerek ne zaman nefes alma refleksini tetikleyeceğini belirler. Hızlı, derin soluklanma ile bu karbon dioksidi temizlemek nefes alma zarureti dayanılmaz hale gelene kadar ne kadar dayanabileceğinizi arttırır. Büyük akciğerlere sahip olmak doğal bir avantajdır.
Peki, nefes tutma sınırına henüz ulaştık mı? İsveç'teki Lund Üniversitesi'nde nefes tutmanın dalgıçlara etkilerini çalışan fizyolog Johan Andersson, "Tam olarak değil," diyor. "Seçkin nefes-tutucu dalgıçlar rekor kırmanın mümkün olmayacağı seviyeden önce sınırın 15 dakika civarına uzatılabileceğini umuyor."
Buna rağmen, tehlikeyle zar atıyor olabilirler. Andersson kuru karadaki statik apne denemelerinin hipoksik beyin hasarının belirteci olarak kullanılan S100B adlı proteinin kandaki düzeyini %37 arttırdığını buldu. Andersson bu artışın gerçek hipokside görülen düzeylerin "yeterince altında" olduğunu vurguluyor, ama statik apne etkinliklerinde yarışanları uzun vadede hasar biriktirebilecekleri hususunda uyarıyor.
Yazı Dizisinin Sonu
Kaynak: New Scientist, "Maxed out: Testing humans to destruction"
Yorum Gönder
Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!