Savaş, Barış Değil; Savaş, Savaş ve Yine Savaş

Tam beş yıl önce bir sabah uyandığımda tüm tv kanallarının geceden beri süren son dakika haberlerine devam ettiklerini görmüştüm. Hayatımda ilk kez bir savaşın başlangıcına tanık oluyordum. Karanlıkta aniden parlayan bombalar, camilerden yükselen dua sesleri, Irak çöllerinde ilerleyen tank birlikleri... Başlangıçta herşey ilgi çekici geliyordu ama zamanla ortaya çıkan görüntüler ve yazılan haberlerden savaşın gerçekte ne demek olduğunu daha iyi anlamıştım. Çocukluktan gençliğe geçerken her gece izlediğim savaş haberleri gerçekleri daha iyi anlamamı sağladı. Öyle sanıyorum ki Irak Savaşı'nın tek iyi yanı insanlara savaşın acı yüzünü bir kez daha göstermesi oldu. Peki, savaşların bitmesi için daha kaç savaş izlemeliyiz?
Elbette buradan ahkâm kesmek, konuşmak, "Ne acı!" demek kolay. Bizim için savaş, haberleri izlediğimiz birkaç dakika; halbuki Iraklılar için yıllar... Artık onlarca insanın tek seferde öldüğü bombalı saldırılar bile bizim için sıradanlaştı. Oysa orada yaşayan insanlar "Yarını görebilecek miyim?" kaygısıyla nefes alıyor. En çok da bebeklere, çocuklara acıyorum. Büyüklerin bugün yaşananlarda sorumluluğu olabilir ama o küçücük bedenler silah sesleri arasında hayata gözlerini açıyor ve bir çoğu da aynı sesler arasında gözlerini ebediyen kapatıyor. Ölmek kötü mü iyi mi onlar için bilemiyorum; çünkü hayatta kalmak ayrı bir dert. Alt yapının harabeye döndüğü şehirlerde temiz içme suyu bulamayan Iraklı sayısı hala milyonlarla ifade ediliyor. Binlercesi de açlıkla boğuşuyor. Bugün ABD askerleri Irak'tan çekilse bile herşeyi değil düzeltmek vaktinde şikayet edilen o eski haline bile getirmek onlarca yıl alacaktır. İşte bu noktada aklıma Amerikan askerleri Bağdat'a girerken Iraklıların yaptığı sevinç gösterileri, bir Iraklı'nın devrilen Saddam Hüseyin heykelini ayakkabısıyla dövmesi geliyor. Saddam Hüseyin iyiyidi demiyorum ama Saddam Hüseyin dönemi hiç şüphesiz bugünkünden iyiydi Iraklılar için. O zaman "demokrasi, özgürlük savaşçılarının, dünyaya iyilik saçan üniformalı meleklerin (!)" sözlerine kanan Iraklılar bana İngilizlere aldanıp Osmanlı'ya, bize yüz çeviren atalarını hatırlatmıştı ve "Demek ki bazı şeyler hiç değişmiyor," dedirtmişti.
Elbette siyasetçiler, askerler hata yapabilir; saf insanlar her söze kanabilir ama bu masum insanların kanlarıyla bedel ödemesini gerektirmemeliydi, gerektirmemeli. Bulunamayan nükleer silahlar artık kan kırmızı akan petrol için bahane miydi yoksa başka nedenler de mi vardı? Savaşın arka planını hala tam olarak bilemesem de beni ilgilendiren bu çirkin oyunlar değil, savaşın çirkin sonuçlarıdır. Aniden evine girilip kocasının önünde tecavüze uğrayan kadınlar, gözleri önünde ebeveyinleri öldürülen çocuklar, oyun oynanır gibi akla hayale gelmez yöntemlerle işkence edilen mahkumlar - ki bir kısmının tek suçu haksızlığa karşı koymaya çalışmak - , oratadan kaybolan siviller, tek suçu o anda orada bulunmak olan bombalı saldırılarda ölen masum insanlar ve daha niceleri... Beş yılda bir milyondan fazla insan öldü ve 500 milyar dolar (600 katrilyon eski TL) harcandı da şimdi 2003'e göre daha iyi olan şey ne? Sadece ABD'nin savaş için harcadığı para sanırım bütün Afrika kıtasını bugünkü sıkıntılarından büyük ölçüde kurtarırdı.
George Bush'u ikinci kez ülkenin başına getiren ve savaşı "Counter Strike" sanan ABD halkı da olan bitenden bir ölçüde sorumludur. Ancak belirtmekte fayda var ki her toplumda iyiler ve kötüler bir arada olduğu gibi bu Amerika için de geçerlidir. Nitekim her fırsatta savaş karşıtı gösterilerde bulunan Amerikalılar da var ve onlar "Önce Sam Amca," değil "Önce insan," diyebilen aklı başında insanlar. Önümüzdeki seçimlerde Demokrat bir başkan (Barack Obama veya Hillary Clinton) ülkenin başına gelirse Amerikan ordusu geri çekilmeye başlar. Ancak Bush'un yerine John McCain gelirse onun yerini aratmaz herhalde! Dileyelim ki savaş bir an önce biter. Ama daha önce de belirttiğim gibi ABD, Irak'tan çekilse bile ülkenin toparlanması çok zaman alacaktır. Üstelik bu çekilme belki durumu daha kötü hale de getirebilir; ama umarım Irak halkı yaşananlardan bir ders almıştır ve "fırsattan istifade etmek"tense birlik olup toparlanmayı kendine hedef seçer ve komşudaki yangın artık söner.
Biliyorum ne benim burada bunları anlatmam ne de toplanıp beraber Taksim Meydanı'nda protesto gösterisi yapmamız pek birşey değiştirmiyor. Ama önemli olan insanlara özellikle de geleceğimiz dediğimiz çocuklara, gençlere savaşın ne anlama geldiğini göstermek ve sorunları çözmekte barışçı ve mantıklı yollara başvurmanın önemini öğretmek. Yazının sonunda aklıma gelen şu güzel sözü yazmak istiyorum: "Savaşlar çare olsaydı dünyada bir kez, büyük bir savaş çıkar ve sonra tüm sorunlar çözülürdü." Ama görüldüğü gibi savaşlar ancak kin, nefret ve daha çok savaşa yol açıyor ve insanlık; kaynaklarını, enerjisini, zamanını kendine zarar vererek harcıyor. Anlaşılan kendisini tüm canlılardan üstün gören insanoğlu vahşiliğini modernleştirmiş, hepsi bu...

1 yorum :

Kardeşimsin diye söylemiyorum yazın çok güzel olmuş. :-)

Yalnız Bush'a fazla laf atma, ajanları yollamasın bize :-)

Yanıtla

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!