Evvel Zaman İçinde Kaybolmak

Yukarıdaki resim Lost'un 3. sezonundan bir sahne. Bir ara Desmond, onun karmaşık hayatı ve geleceği görme gücü üzerinde durmuştu dizi. Sonraları Desmond biraz geri planda kaldı. Uzun bir aradan sonra ocak ayı sonunda Lost'un 4. sezonu başladı. Altı bölüm yayınlandı ve ben henüz ilk üç bölümünü izleyebildim yeni sezonun. Öyle görülüyor ki senaristler artık bir yandan sorulara cevap verecek olayları işin içine katmaya başladılar. Bundan sonraki her bölümde yine yeni olaylar ve sorularla karşılaşacağızdır ancak artık bizi dizinin dayanak noktasına götürecek olayları da seyretmeye başlayacağız. Bunlardan birisi ve muhtemelen en önemlisi "zaman yolculuğu" kavramı. Açıkcası dizinin ilk iki sezonu boyunca böyle bir konu hiç aklıma gelmemişti. Demin bahsettiğim Desmond'la ilgili bölümleri izlediğimde zamanla ilgili bazı olayların dizinin konusuna serpiştirilmiş olabileceğini düşündüm. Ama dürüst olmak gerekirse zaman yolculuğunun dizinin kilit noktası olabileceği bu sezona kadar aklıma gelmemişti. Zaten diziyle ilgili ortaya atılan eski teorilere bakarsanız bu konuyu hesaba katmayanın yalnız ben olmadığımı görürsünüz. Yani bu konu Lost izleyicisinin aklına pek gelmemişti. Ancak bu doğal; çünkü Desmond'la ilgili bölümlere kadar ortada zaman yolculuğuyla ilgili hiçbir belirti yoktu. Des'le ilgili bölümlerde görülen yaşlı kadın kafaları karıştırmıştı ancak zaman meselesi asıl bu sezon gerçek anlamda kendine yer ediniyor. Adaya gelen yeni ekipteki fizikçi Daniel'in yaptığı roket deneyi ada ile dış dünya arasında zaman farkı olabileceğini (büyük bir ihtimalle "olduğunu") gösterdi. Henüz 4x3'ten sonrasını izlemediğim için konunun daha nereye vardığını bilmiyorum ama öyle görünüyor ki zaman yolculuğu dizide kilit bir noktada ve bu, diziyi benim için artık bir kat daha ilginç kılıyor.
Ortaya zaman yolculuğu fikri çıktıktan sonra elbette hemen yeni teoriler türedi. Bunlardan birini okudum ve bazı eksik yanları bulunmasına rağmen bazı soruları da çok iyi cevaplıyor. Merak edenler için teorinin linkini yazının sonunda vereceğim. Ama biraz uzun olduğunu belirteyim.
Senaristler bazen basına konuşuyor ve demeçleri bazen kafaları karıştırıyor, bazen de neler olabileceğine dair bir sınır çiziyor. Bu sınırlardan biri ve en önemlisi dizinin tamamen bilimsel bir temele dayandırıldığıdır. Artık bunun ne kadar doğru olduğunu dizi bittiğinde göreceğiz. Burada şunu söyleyeyim zaman yolculuğunu bilim ancak varsayımlarla açıkladığı gibi zaman yolculuğunun ne gibi etkilerde bulunabileceğine dair düşünceler evrenin yapısı ve zamanın boyutsal anlamı bilinmediği sürece sadece kişisel düşüncelerimizden öteye gidemez. Bu konu bir hayli karmaşık ve çok bilinmeyenli. Buna rağmen zaman ve zaman yolculuğu hakkındaki fikir ve hayallerimiz gerçeğe kıyasla çok basit olabilir. Buna rağmen bu konuda çalışmak, bu konuyu araştırmak bazılarımız için büyük keyif. Anlaşılan yapabileceklerimiz, yapmak istediklerimiz için hala bir engel teşkil etmiyor. İşte bu insanoğlu için gerçekten de güzel ve bizi biz yapan şey de galiba bu.
Diziye tekrar dönecek olursak senaristlerin "herşey bilimsel" tarzı açıklamaları gereksiz yere beklentileri yükseltti ve bu ileride senaristlerin başını ağırtabilir. Bence bu açıklamaya fazla bağlanmamalı seyirciler ve "bilimkurgu" olması muhtemel -hala dizi farklı yönlere sürüklenebilir- dizinin keyfini çıkarmalı. Aksi takdirde Lost bittiğnde hayal kırıklığına uğrayabiliriz. İster tamamen bilimsel olsun isterse bilimkurgu ve hatta biraz fantezi, Lost gerçekten de güzel bir dizi. En azından buraya kadar hiç pişman olmadım diziyi izlediğime. Tam tersine büyük keyif aldım. Umarım yıllar sonra Lost hakkında konuşurken "Gerçekten de şahane bir diziydi," diyebiliriz.
Bahsettiğim teoriyi buradan okuyabilirsiniz.

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!