Genetik Mirasımız Kaderimiz Mi?

Kader, insanın kontrolü ve seçimleri dışında kalan herşey olarak özetlenebilir. Bu bağlamda bir insanın hayatını ele alınca tüm yaşamını en derinden etkileyecek kader olayı hiç şüphesiz ilki olan doğumudur. Çünkü ne zaman ve nerede (hangi ailede) doğacağı tüm hayatını derinden etkiler. Bunun boyutunu anlamak için başka bir ülkede veya başka bir yüzyılda doğduğunuzu hayal edebilirsiniz. Kaldı ki sadece yan komşuda bile doğmanız bambaşka bir hayat yaşıyor olmanız için yeterli olurdu.

Tıpkı zaman ve mekan gibi doğuştan gelen ve seçmediğimiz bir diğer unsur ise ebeveynlerimizden bize aktarılan genetik miras. Sahip olduğumuz genetik bilgi yalnız boyumuz, ten rengimiz gibi fiziksel özelliklerimizi belirlemiyor; aynı zamanda zekamız, hastalıklara yatkınlığımız ve hatta karakterimiz gibi özellikleri de önemli ölçüde etkiliyor.

İyi bir genoma sahip olarak hayata başlamak, şanslı bir başlangıç olarak adlandırılabilir. Ancak son yıllarda anlamaya başladığımız bir mekanizma (epigenetik) herşeyin önceden programlanmış olduğu tezini çürütüyor. Bugün artık biliyoruz ki genler için sahip olduğumuz aleller yaşam boyu sabit olsa bile, genlerin çalışma programı stabil değil. Yani sahip olduğumuz potansiyel genetik özellikler her durumda açığa çıkmıyor.

Epigenetiği kısaca açıklamak gerekirse şöyle söylenebilir: Her hücre bir bilgisayar ve bir organizma milyarlarca bilgisayarın bağlı olduğu bir ağ olarak düşünülürse, her bilgisayarın dahili belleğinde kayıtlı binlerce program da hücrenin genomunda kayıtlı binlerce gene benzetilirse, bilgisayarların her birinde açık ve kapalı olan programların bu ağa etkisi gibi hücrelerde aktif ve inaktif olan genlerin de organizma üzerinde etkisi vardır. Tıpkı bilgisayar programları gibi genler de sürekli açık veya kapalı değil, duruma göre kapanır veya açılır. Kapalı bir programın bilgisyarda kayıtlı olmadığını iddia edemeyeceğimiz gibi anlatımı yapılmayan bir genin de genomda olmadığını iddia edemeyiz.


DNA molekülü veya paketlenmesinde görev alan histon proteinlerine bağlanan kimyasal gruplar (metil, asetil gibi) epigenetik regülasyonda görev alır. Son yıllarda yapılan ve genom düzeyinde epigenetik değişimleri (epigenomik) karşılaştıran bilimsel araştırmalar birçok etmene bağlı olarak epigenetik değişimlerin dinamik bir süreç olduğunu ve nesilden nesile aktarılabildiğini gösteren ilk delilleri sundu. Buna göre beslenme şekliniz, kullandığınız ilaçlar ve hayat tarzınız genlerinizin bir kısmının aktivitesini düzenliyor. Bunlardan bazıları bir sonraki nesile aktarılıyor.

Yazının başındaki Time dergisi kapağında manşet "Neden DNA'nız kaderiniz değildir?" ifadesiyle bize miras bırakılan genetik alt yapımıza seçimlerimizle aslında müdahale ettiğimiz gerçeğini belirtiyor.

Epigenetiğin ne gibi sonuçlara yol açtığı kadar ne gibi durumlardan etkilendiği de oldukça önemli ve yoğun araştırma alanlarından biri. Oldukça yeni bir çalışmada çok ilginç bir soru yanıtlanmaya çalışıldı: "Fakir veya zengin bir ailede yetişmenin epigenetik etkileri var mıdır?" Bu ilginç soruyu araştırmak için Bristol Üniversitesi (Birleşik Krallık) araştırmacılarından Marcus Pembrey ve arkadaşları 1958 yılında doğmuş 3000 kişi arasından en üst ve en alt sosyoekonomik aile şartlarında büyümüş yirmişer kişi seçmişler ve 45 yaşındayken bu deneklerden kan örnekleri almışlar. DNA'larında gen anlatımı için kontrol bölgeleri olan 20,000 promotörü epigenetik değişimler açısından karşılaştırmışlar. Sonuçta bu bölgelerin en az üçte birinde farklılıklar olduğunu tespit etmişler.

Her ne kadar bu değişimlerin çocukluk döneminde mi, ergenlikte mi, yetişkinlikte mi yoksa henüz anne karnında iken mi gerçekleştiği bu çalışmada belirlenmiş olmasa da araştırmacıların sonraki hedefi bu. Ancak sosyoekonomik şartların beslenmeden eğitime birçok değişkeni etkilediğini göz önünde tutunca çocuklukta (ve sonrasında) yaşanılan ortamın genetik düzeyde etkisi kolaylıkla kabul edilebilir bir gerçeğe dönüşüyor.

Ailemizin bize bıraktığı genetik mirası ya da bize sundukları yaşam şartları ile ona olan dinamik etkilerini biz seçemiyoruz; tıpkı seçemediğimiz birçok şey gibi. Bize düşen elimizde kalan seçim haklarını en iyi şekilde değerlendirip hayatımıza ve başkalarının hayatlarına artı değer katmak. İşte bu özgür iradenin kapsamına giriyor ki bir bütün olarak yaşamı başı sonu belli bir senaryo olmaktan kurtaran şey de bu.

Notlar:
  1. Giriş resmi, Time dergisi kapağıdır.
  2. Metin içindeki resim National Institutes of Health'e (ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri) aittir.

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!