Mes Que Un Club*


Dün gece (27 Mayıs) Roma Olimpiyat Stadı'nda Avrupa futbolunun en iyi takımı muhteşem bir karşılaşma sonucu belirlendi. Pek çok açıdan heyecan verici olan maçın sonucu itibariyle birçok kişiye göre adil olması ve kupanın hak eden takıma gitmesi de gecenin diğer bir güzel yönü oldu. Böylece Barcelona'nın izleyene keyif veren, futbolun güzelliklerini pek çok yönüyle yansıtan oyunu kupayla taçlandırıldı.

İspanya'da La Liga şampiyonu olan ve Copa del Rey (Kral Kupası)nı kazanan Barcelona finale 3'te 3 yapmak için çıktı. Josep Guardiola sezon başında takımın başına getirildiğinde futbolcu olarak aynı takımda başarılarla dolu, güzel anıları olmakla beraber teknik direktörlük açısından Barça B takımını çalıştırmak dışında bir tecrübesi yoktu. Türkiye'de üç büyüklerin değil herhangi bir takımın başına böyle tecrübesiz hoca getirmeye kim cesaret edebilir ki? Ancak Başkan Laporta, Guardiola'yı tam güvenle takımın başına getirdi ve sezon içerisindeki duruşuyla ona olan inancını yansıttı. Sanırım semeresini fazlasıyla aldı. Guardiola ise en büyük, tecrübeli menajerlerin bile hayali olan bir başarıyı teknik direktörlük kariyerinin başında gerçekleştirdi.

Manchester United da Premier League'de üst üste ikinci kez mutlu sona ulaştı bu sezon. Avrupa'nın bir numaralı kupasını geçen yıl kazanmışlardı ve üst üste iki yapmak istiyorlardı. 23 yıldır kırmızı şeytanları aynı menajer, Sir Alex Ferguson çalıştırıyor. 11 lig şampiyonluğu ve 2 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu takımına kazandırmış olan Ferguson adeta Manchester United ile özdeşleşmiş birisi. Tecrübesi ve teknik bilgisi tartışılmaz ancak rakip Barça olunca en iyiler için bile kaybetmek oldukça olası.

Maç öncesi Portekizli Cristiano Ronaldo ile Arjantinli Lionel Messi'nin bu maçta karşı karşıya gelecek olmasından duyulan bir heyecan vardı. İkisi de oldukça yetenekli ve süper yıldız diye tabir edebileceğimiz kategorinin üyeleri. Maçın başında Ronaldo çok hırslı başladı ve önemli pozisyonlar buldu. Ancak hırsı hem centilmenliğini hem de takım oyununu zedeledi desem yanlış olmaz. Messi ise yine "Messi" işte; başka nasıl anlatılır ki? Hele o bücür boyuyla attığı kafa golü yok mu? Sonrasında kramponunu öptü. Acaba bunun bir anlamı var mıydı yoksa öylesine mi yaptı bilmiyorum ama ben ve birçok izleyici bir anlam çıkarttık: Messi dünyanın en iyi kramponu!

Oyuncuları tek tek değerlendirmeye gerek yok ama Barcelona'da birkaç kişinin ismini söylemeden olmaz. Xavi ve Iniesta ikilisi, değil iki yirmi kişiye bedel oyun ortaya çıkardılar yine. Genç Pique, savunma açısından maça sakat ve cezalılar nedeniyle sıkıntılı çıkan Barcelona'nın sigortası gibiydi. Eto'o ise bence nedendir bilmiyorum ama farklı bir hücum tarzı olan ve eşine pek rastlanamayacak türden bir oyuncu. Belki de bunun nedeni eşsiz yeteneğidir.

10' da Eto'o ve 70' de Messi'nin golleryile 2 - 0 Barcelona'nın kazandığı final maçının adamı olarak Messi seçildi.

Avrupa Şampiyonlar Ligi 2009 Şampiyonu olan Barcelona bu kupayı daha önce 91 - 92 ve 2005 - 2006 sezonlarında kaldırmıştı.

Bir Barcelona destekçisi olarak ben de Barça'yı kutluyorum. Avrupa basınının ağız birliği etmişçesine belirttiği gibi gerçekten hak eden takım kazandı. Umarım Barça bu ilham veren oyun anlayışını korur ve biz futbolseverleri sevindirmeye ve kupaları toplamaya devam eder.

*Bir Kulüpten Daha Fazlası: Barcelona FC'nin sloganı.

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!