Dün gece futbolun zirve ligi, Şampiyonla Ligi'nde her ne kadar her anı göze hoş gelen bir oyun olmasa da bazı yönleriyle ders çıkarılacak bir maç izledik. Stamford Bridge'e ilk maçta kendi sahasında gol bulup önemli bir avantajla gelmiş bir Barcelona yoktu ama atılacak bir gol yeterliydi. Ayrıca ilk maçta gol bulamasa da herkesin takdir ettiği bir oyun sahaya yansıtmıştı Katalan ekibi. Rakip Chelsea geçen sene Manchester United'a finalde, penaltı atışlarıyla kaybetmişti. Tabiri caizse akıtılan paraya ve yıldızlarla dolu kadrosuna rağmen Chelsea hayallerindeki kupayı son anda avucunun içinden kaçırmıştı. Bu yüzden bu maç onlar için fazlasıyla önemliydi; artık hayal gerçekleştirilmeliydi. Zaten takımın teknik direktörü Guus Hiddink maç öncesinde oyuncularına artık bunun son şansları olduğunu, takımın yaşlandığını ve bu kadronun muhtemelen gelecek yıl bozulacağını söylemişti.
Hiddink'in uyarısı işe yaramış olmalı ki Essien'le daha ilk on dakika bitmeden golü buldu mavili ekip. Gol de gerçekten çok güzeldi. Ancak Chelsea takımı sahaya tıpkı ilk maçtaki gibi oynamak için değil, oynatmamak için çıkmıştı. Sadece kontra ataklarla, Drogba'nın gol bulması üzerine kurgulanmıştı oyun felsefesi. Maçın bitimine onlarca dakika olmasına rağmen Chelsea'li oyuncular zaman zaman süreyi geçirmek için tiyatro oynamaktan da geri kalmadılar.
Barcelona'da sakat Marquez ve Henry ile cezalı Puyol'un yokluğu takımın özellikle defansın ortasında zorluk yaşamasına neden oldu. Henry'nin yokluğunda Eto'o sol açıkta oynadı; fakat Eto'o'nun alışık olduğu, iyi oynadığı mevki ceza sahası civarında son adam olmak. Messi ise bütün gece çok az sahneye çıktı. Kötü mü oynadı? Hayır, ancak hepimizin beklediği gibi döktüremedi de. Çünkü Chelsea'lilerin duvar gibi markajı altındaydı.
Barcelona iyi paslarla topa yine açık ara farkla en çok sahip olan taraf oldu. Fakat, hem eksikler hem de Chelsea'nin negatif futbolu yüzünden kaleye gitmekte zorluk çekti. 66. dakikada Abidal kırmızı kartla oyun dışında kalınca ve geçen süreyle her dakika umutlar biraz daha azaldı. Artık Chelsea taraftarı zafer şarkılarını söylerken 90 + 3'te orta sahanın yıldızı İniesta nefis bir gole imza attı. Bu andan sonra ne Barçalıların sevincini ne de Chelsealilerin muhteşem hayal kırıklığını anlatmaya yetecek sözler bulamıyorum.
Bu sonuç futbolu seven herkesi memnun etmiş olmalı; çünkü bize futbolun şov yönünü hakkıyla sunan Barça, savaşlarda savunma yapıyor gibi kalesini savunan ve izleyiciyi sıkan Chelsea'yi cezalandırdı.
Maçın hakeminden de kısaca söz etmek gerekir. Norveçli Tom Ovrebo'nun maçı iyi yönettiğini söylemek mümkün değil. Başka bir hakem görev yapsaydı bu maçın sonucu çok farklı olabilirdi. Hem Abidal'e çıkarılan kırmızı kart fazlaydı hem de Chelsea'nin net bir penaltısı verilmedi. Yani hakem tarafsız hatalar yapmış oldu!
Şimdi futbol severleri 27 Mayıs'ta çok güzel bir karşılaşma bekliyor. Roma'da oynanacak final maçında dünyanın en iyi oyuncuları olarak gösterilen ve sürekli birbiriyle kıyaslanan Messi ve Cristiano Ronaldo karşı karşıya gelecek. Manchester United üst üste ikinci kez zafere ulaşmak, Barcelona en son 2006'da aldığı kupayla hasretin uzamasını engellemek istiyor. Bizler de güzel futbol izlemek istiyoruz :)
3 yorum
oh great blog soccer is one of my favorite sports, anyway could you helpme to configure, the featured content slider i cant do anything with that please mi email is natta.ramona@hotmail.com
Yanıtlareally aprecciate
and great blog
oğluummmm kendilerinden nefret etmeme rağmen de maç mavilerin hakkıydı ha..
Yanıtla@jean jacques,
YanıtlaJ.J. hocamız ne diyorsa doğrudur :)
Yorum Gönder
Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!