Yeni "Türk Lirası"

Duyduk, duymadık demeyin! Paramız yine değişiyor. Yıllarca enflasyon canavarı yüzünden daha çok miktarları temsil eden paralarla tanışan yurdum insanı önce altı sıfırdan kurtuldu, şimdi de "yeni"den kurtuluyor. İşte cebimizdeki değişimin ayrıntıları.

Yıllar yılı yönetime geçen her hükümet ekonomiyi daha iyiye götüreceğine daha kötüleştirdi. Bu yıllarda enflasyon her ay iki haneli artı değerler gösterirken yıl sonu enflasyon miktarlarını hatırlamasak daha iyi olur; maksat moralimiz bozulmasın! Enflasyon artınca halkın alım gücü düşüyor ve para değerini kaybediyordu. Buna küçüklüğümden bir örnek vereyim: Mesela altı yaşım civarlarında bir ekmek on bin liraydı; birkaç yıl sonra yüz bin lira civarına geldi. Kafanız karışmasın, "bin" lira dediğim eski lira dönemi. Yani birkaç yılda bir ekmeğin fiyatı yaklaşık on katına çıktı. Hal böyle olunca, yani fiyatlar dur durak bilmeden artınca, eldeki para ile birşeyler almak zorlaşıyor(du). Böyle olunca da daha yüksek miktarları temsil eden paralara ihtiyaç duyuluyor(du). 20.000.000 (yirmi milyon) lira banknotun çıkışını daha dün gibi hatırlıyorum.

Yeni hükümetin ekonomi ile ilgili en önemli çalışmalarından birisi Türk Lirası'nı güçlendirmek, paramıza değer kazandırmaktı. Elbette hiçbir para birimini adını ya da şeklini değiştirerek güçlendiremezsiniz. Ancak iyiye giden ekonomik göstergeler hızla büyüyen ekonomimiz için paramızın yenilenmesini zorunlu kılmıştı. 1 Ocak 2005'ten itibaren altı sıfırı atılmış "Yeni" Türk Lirası'na geçilmişti. Akıllarda çeşitli sorular, alış verişlerde matematiksel çevirimlerle - tıpkı kilometre ile milimetre arasında olduğu gibi - yeni dönem başlamıştı.

Şimdi çevirme işlerine bulaşmak zorunda değiliz ama yine paramızın imajı değişiyor. Para değişim projesinin başlangıcında "yeni" ibaresinin eski ile yeni paranın aynı anda kullanılırken - ilk geçiş yılında - karıştırılmaması için kullanıldığı ve bu ibarenin ileriki yıllarda atılacağı açıklanmıştı. Zaman ne de çabuk geçiyor; işte o yıllara ulaştık!

Banknot ve madeni paraların tamamı görsel ve işlevsel olarak bir takım değişiklikler yaşamış. Rengarenk banknotlarımızın arka yüzlerine önemli Türklerden bazılarının portreleri konulmuş. Görme engelliler için banknotların sol üst köşelerine kabartmalar konulmuş. Ayrıca hologramlar gibi güvenlik elemanları da arttırılmış. Madeni paraların ön yüzeylerinde ise kardelen çiçeği, Boğaziçi Köprüsü gibi motifler yer alıyor.

Yeni paralar 1 Ocak 2009'dan itibaren kullanıma sokulacak ve 1 yıl boyunca eski, yani "yeni"leri ile birlikte kullanılacak. Dönüşüm tamamlanınca eski "yeni" liralardan kurtulacak ve yeni "Türk Lirası" ile yolumuza devam edeceğiz.

Şimdi biraz şikayet zamanı! Öncelikle yeni yılda 200 TL'nin de tedavüle gireceğini hatırlayalım. Bu ne anlama geliyor? Demek ki yine enflasyon artışta ve yine daha yüksek meblağalarda paralara ihtiyaç duyuyoruz. Umarım bu son olur ve ilerleyen yıllarda 500 ve 1000 liraları görmeyiz.

İkinci şikayetim paraların tasarımı ile ilgili: Tek kelimeyle berbat! Sanki ilkokul çocuklarına beyaz kağıtlar verilmiş ve "Üzerini istediğiniz gibi boyayın," denilmiş. Her biri ayrı bir renk, her biri rengarenk, madeni paraların her biri çok farklı... Yabancı birine sorsan bu kadar birbirinden farklı madeni paranın aynı ülkenin parası olduğunu anlamaz. Bence banknotlar daha ince boyutlu, tek renkli, daha sade tasarımlı olmalıydı. Madeni paralar da belli bir standarda uygun olmalıydı. Kısacası bu paralar sanki çocuklar için yapılmış. Artık paranın kültür tanıtım posterleri değil de ticari bir araç olduğunu anlamalılar.

Öte yandan banknotların arkasındaki portreler için şimdiden tartışmalar başlamış. Bazıları "Neden x değil de y var?" diyor, bazıları "Yakında ön yüze de Atatürk yerine başkalarının portreleri konur!" diyor. Ben ise bu tartışmaları yersiz buluyorum. Bence Atatürk dışında kimsenin portresi zaten bulunmamalı.

Neyse, zaten milyonlarca kişinin yaşadığı bir ülkede her yıl para değişirken hangi birimizin isteklerini ciddiye alacaklar ki? Bence her dört yılda bir - Dünya Kupası gibi - , yeni para tasarım yarışması yapılmalı - Bilmemnestar yarışmaları gibi - ve Bülent Ersoy'un "Fevkaladenin fevkinde" diye nitelediği tasarımlar kullanıma sokulmalı!

Yine de hayırlı olsun, efendim...

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!