Harikalar Diyarı

Dürüst olmak gerekirse Milli Takımımızın tarihinde çok büyük başarılar yok. Futbolu bu kadar çok seven ve genç nüfusu bu kadar fazla olan Türkiye sürekli başarılı futbolcular yetiştiren bir alt yapıya sahip değil. Bir ülkenin liglerinde oynanan futbol için o milletten yetişen futbolcuların kalitesi, milli takımlar düzeyindeki futbol için olduğu kadar önemli değil. Ne de olsa liglerde yabancı futbolcu oynatılabiliyor. Ama iş milli takım kadrosu oluşturmaya gelince sorunlar patlak veriyor.
Neyse, futboldan yana oldukça mutlu olduğumuz bu günlerde konuya bu açıdan girmek sanırım biraz can sıkıcı. Gerçekten heyecan verici işler yapıyor Türk Milli Takımı ve uzun zamandan beri beklediğimiz başarılarla bizi her maçtan sonra o gün hayatımızın en mutlu günüymüş gibi sevindiriyor. Ama her nedense, sevincimizin o doruk noktasını yaşadıktan sonra bir sonraki maçı düşünmeye başlıyoruz. Hala yaşadığı şaşkınlık ve sevinci üzerinden atamayanlar, içinde bulunduğu psikolojik durumun etkisiyle "Önümüze kim gelse yeneriz," "Kupa kesin bizim," gibi sözler söylüyor. Şu ana kadar yanılmadıklarını itiraf etmeliyim. Ama ben bu kadar umutlu değilim.
Euro 2008 başlamadan önce elbette Milli Takımımızın turnuvada yer almasının da etkisiyle heyecanlıydım. En azından futbol dolu birkaç hafta geçirmek güzel olacaktı. Ama Millilerimizin turnuvada başarılı olacaklarını düşünmediğim gibi gruptan çıkacağımıza dahi ihtimal vermiyordum. Nitekim Portekiz ile oynadığımız ilk maçta mağlup olduk. İsviçre'yi yenebileceğimizi düşünüyordum maç öncesinde; fakat maçı izlerken bunun o kadar da kolay olmayacağına kanaat getirmiştim. Düşündüğüm gibi olmuştu; maçı mağlubiyetten çevirmek durumunda kalmıştık. Gerçeği o maçtaki sağanak yağmur sahada futbol oynanmasına izin vermemişti ve kötü oyunumuzda -özellikle ilk yarıda- bunun da etkisi vardı. Yola devam etmek ile turnuvada havlu atmak arasındaki o ince çizgi Çek Cumhuriyeti ile oynanacak maç olmuştu. Bence genel anlamda vasat oynadığımız maçta son bölümlerdeki gayret ve biraz da şansla rakibimizi kupanın dışına itmeyi başarmıştık.
Şaşırttığımız Avrupa'nın basınına ait maça dair başlıkları haberlerde gururla izlerken aslında bizim de en az onlar kadar şaşkın olduğumuz bir gerçekti. Ama sonuçta ortada bir başarı vardı. Tabiri cayizse mutluluktan uçanlar artık iyice uçuyor "Hırvatlar da kimmiş?" diyordu. Ben bu futbolla hala işimizin zor olduğuna inanıyordum. Genel anlamda güven veren bir oyun oynamadığımız gibi turnuvanın ortasında hala oturmuş bir Türk Milli Takımı kadrosundan bahsetmek mümkün değildi.
Milli Takım, Hırvatistan karşısında yine tutarlı ve göze hoş gelen bir oyun oynamadı. Fakat en azından grubundan 9 puan toplamış takıma da çok fazla oyun oynatmadı. Karşılılı ataklar sonuç getirmeyince maç uzadı ve o unutulmaz dakikaları yaşadık. Kimilerine göre mucize kimilerine göre inançla son saniye golüyle maçı çevirdik. E, artık Hırvatların yaşadığı psikolojik yıkım penaltılarda galip gelmemiz için yeterliydi. Yani Hırvatistan'ı penaltılarla değil, Semih'in golüyle mağlup ettik.
Şimdi rakip bir futbol ekolü olan Almanya. Almanlar daha önce üç kez Dünya ve üç kez de Avrupa şampiyonu oldular. Çok sayıda yıldız futbolcuya sahipler ve belli bir futbol mentaliteleri var. Türk Milli Takımı ise herşey bir yana sakatlıklar ve kart cezalarıyla boğuşuyor. Olur da bir oyuncumuz kalan bir iki günde iyileşmezse Fatih Terim belki de teknik direktörlük kariyerindeki en kolay kadro kurma süreçlerinden birini yaşayacak. Daha doğrusu kadro kurmaya neredeyse gerek yok. İlk on birin dışında biri kaleci üç yedek oyuncumuz var. O kadar zor durumdayız ki Alman basını Fatih Terim'in bu maçta kaleci Tolga'yı orta sahada oynatabileceğini yazdı.
İyi veya kötü yarı finale kadar gelmeyi başardık. Son Avrupa şampiyonu Yunanistan'ın, son Dünya şampiyonu İtalya'nın, grubunda muhteşem futboluyla 9 puan toplayan Hollanda'nın, yıldızlarla dolu Fransa'nın, şampiyonanın favorilerinden Portekiz'in olmadığı yerde Türkiye var. Avrupa'nın en iyi dördünden biriyiz bu turnuva itibariyle. Belki mucizelerle belki de inançla geldik bu noktaya kadar ama hem fikir olduğumuz şey Euro 2008'i hem kendimiz için hem de diğer milletlerden futbol severler için "Harikalar Diyarı"na çevirdiğimiz.
Ne yazık ki Almanya maçı öncesi yine umutsuzum. Ama ben yine yanılmaya razıyım. Umarım Millilerimiz bir kez daha inanılmazın altına imza atar ve "Harikalar Diyarı"ndaki masalımız mutlu sonla biter.
Not: Çeyrek final galibiyetimizden sonra da tüm uyarılara rağmen bir gelenek bozulmadı ve pek çok kişinin sevinci kursağında kaldı. Lütfen sevincimizi silahlar eşliğinde kutlamayalım ve bizim sevincimiz başkalarının üzüntüsü olmasın!

Yorum Gönder

Yorum yaparken Türkçe'yi doğru kullanma ve argo sözcüklerden kaçınma hassasiyetiniz için teşekkürler!